Yalayıp yutmak: 1. İştahla, hiçbir şey bırakmadan yiyip bitirmek. 2. Kötü bir söz ya da davranış karşısında sessiz kalıp, kabullenmek."Sofradaki bütün yemekleri yalayıp yuttu."
Yalpa vurmak: İki yana, sağa sola; bir o yana, bir bu yana sallanarak yürümek."Nedendir bilmem, yalpa vurarak yürüyordu."
Yalvar yakar olmak: Çok yalvarıp yakarmak.
Yan bakmak: Beğenmeyerek, kötü niyetle, düşmanca bakmak."Bu adamın her gün yan bakması artık canıma yetti!"
Yan basmak: 1. Aldanmak. 2. Kaypaklık edip dürüst davranmamak."Sana tanınan bu fırsatı iyi değerlendir, sakın yan basayım deme."
Yan çizmek: Kendisine yüklenen bir görevden kaçmak."Üç kişi yan çizdi, demek ki ikimiz taşıyacağız bu bidonları."
Yan gelip yatmak: Yapacak işleri olduğu hâlde yapmamak, rahatına bakmak, keyfince yaşamak."Hiç çalışmıyor, yan gelip yatıyor akşama kadar."
Yan gözle bakmak: 1. Kötü niyetle, düşmanca bakmak. 2. Göz ucuyla bakmak."Tezgâhtaki mallara yan gözle bakıp geçti."
Yan tutmak: Taraflardan birini desteklemek, onun söz ve davranışlarını benimsemek, yansız olmamak."Yan tutmayıp tarafsız kalırsan senin için daha iyi olur."
Yan yan bakmak: Düşmanca, kötü niyetle bakmak.
Yandan çarklı: 1. Şekeri yanına konmuş olan kahve veya çay."Usta, iki yandan çarklı yap!" 2. Bir omuzu düşük olarak yürüyen. 3. Çarkı yanda olan gemi.
Yangına körükle gitmek: Anlaşmazlığı, gerginliği, kargaşalığı artırıcı, her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak."Sen karışma, çekil aralarından, yangına körükle mi gitmek istiyorsun?"
Yanık ses: Hüzünlü, çok dertli, içindeki acıyı dile getiren ses.
Yanına (kâr) kalmak: Kendisinden öç alınmamak, yaptığı kötülük sert karşılık görmemek, cezasız kalmak."Adamın yaptığı yanına kâr kaldı, nasıl adalet bu?"
Yanına bırakmamak: Kendisine yapılan kötülüklerin öcünü almak, cezasını sert karşılıklarla vermek."Bunu, onun yanına bırakmayacağım."
Yanına salâvatla varılır: Çok öfkeli, kızgın ve kibirlidir.
Yanından bile geçmemiş: Hiç ilgisi yok, en ufak benzerliği bile yok."Sen kardeşini bir görsen, bu onun yanından bile geçmemiş."
Yanıp tutuşmak: 1. Elde etmek için güçlü bir istek duymak, elde edemediği için de büyük üzüntü içinde olmak. 2. Kuvvetli bir aşkla sevmek."Bakan olmak isteğiyle yanıp tutuşuyordu."
Yanıp yakılmak: Sızlanıp şikâyet etmek, derdini döküp durmak."Çoluk çocuk açtı, kimse yardım elini de uzatmıyordu, birine de yanıp yakılmayı bir türlü kendine yediremiyordu."
Yanlış ata oynamak: Kazanmak için giriştiği işte tuttuğu yol, dayandığı kimse dayanıksız ve çürük çıkmak, dolayısıyla aldanmış olmak.
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.