Yağmur yağarken küpünü doldurmak: Kazanma fırsatı varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek."Bana bak aslanım, daha ne istiyorsun, yağmur yağarken küpünü doldur yoksa pişman olursun."
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak: Bir tehlikeden, güç bir durumdan kaçarken daha kötüsüyle karşılaşmak.
Yahudi pazarlığı: Tarafların çıkarlarını düşünerek çekişe çekişe yaptıkları pazarlık."Benimle Yahudi pazarlığı yapmaya kalkma lütfen."
Yaka paça: Hiçbir itiraz dinlemeden, zorla, kuvvet kullanarak (götürmek)."Polisler adamı yaka paça götürdüler."
Yaka silkmek: Bıkıp usanmak; bir iş, durum, yer ya da kimsenin olumsuz yanlarından tedirginlik duyduğunu belirtmek."Doğrusu yaka silkinecek bir iş seninki de."
Yakadan atmak: Savıp kurtulmak, başından atmak. "İnan onu yakamdan atmaya çalışıyorum."
Yakası açılmadık: Hiç duyulmadık, bilinmedik, ayıp söz, küfür.
Yakasına sarılmak: İstediği şeyi almak ya da dövmek için tutup bırakmamak, zorlamak."Çocuk annesinin yakasına sarılmış balon diye ağlıyordu."
Yakasına yapışmak: Hesap sormak ya da bir şey istemek için tutup bırakmamak."Beni de götüreceksin diye yakama yapıştı, ben de getirmek zorunda kaldım."
Yakasını bırakmamak: Bezdirecek kadar üstüne düşmek, ısrar etmek, yanından ayrılmamak."Ne olursa olsun yakasını bırakmayıp paramı alacağım ondan."
Yakasını kaptırmak: Bir şeyin, bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak, ona bağlanmış olmak.
Yakayı ele vermek: Yakalanmak, kaçamayarak ele geçmek."Mahallenin hırsızı sonunda yakayı ele verdi."
Yakayı kurtarmak: Umulmazken bir işten ya da kimseden kurtulmak, kaçmak."Bu pis işten yakayı nasıl kurtardık hâlâ anlayabilmiş değilim."
Yakayı sıyırmak: Kurtulmak, kaçmak."Çok şükür şu adamdan yakayı sıyırdık."
Yakınlık duymak: Birine karşı sevgi ve ilgi duymak, yabancılık hissetmemek."Hayatta yakınlık duyduğum tek insandı."
Yakışık almamak: Yerinde olmamak, uygun düşmemek, yaraşmamak."Çocuğu herkesin içinde azarlaman hiç de yakışık almadı."
Yalan dolan: Hile, düzen, dalavere, yolsuz davranış,"Yalan dolanla iş görmeye kalkanların başına işte bunlar gelir."
Yalan yere: Gerçeğe uygun olmayarak."Yalan yere adamı şikâyet ettiler."
Yalancı pehlivan: Yapamayacağı bir işi yapabilecekmiş gibi görünen kimse, palavracı."Yalancı pehlivanın biridir o, ona güvenmeyin."
Yalancısı olmak: Doğruluğu bilinmeyen, inanılmayacak sözleri bir başkasından işiterek söylemiş olmak."Ben şefin yalancısıyım, müdür ihalelerde insiyatifini kullanıyor ve rüşvet yiyormuş."
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.