Yüreği yanmak: 1. Çok fazla acımak. 2. Bir felâkete uğramak."Yüreğim yanıyor, acısını bir türlü unutamıyorum."
Yüreğine (içine) dert olmak: Birine karşı ya da birinin kendine karşı yaptığı bir davranış sonradan kendisi için acı, üzüntü kaynağı olmak."Ona yemek vermedim ama yüreğime dert oldu."
Yüreğine (içine) işlemek: Çok tesirli olmak, derinden acı vermek.
Yüreğine inmek: 1. Birdenbire ölmek. 2. Büyük ölçüde üzülmek."Bu acı haberi verip de yüreğine indirmek mi istiyorsun?"
Yüreğine od düşmek: Yüreği yanmak, belli bir sebep sonucu büyük bir acı duymak, çok üzülmek."Kim ki başkasının uğradığı felâket onun yüreğine od düşürür, işte adam odur."
Yüreğine su serpilmek: Duyduğu üzüntüyü hafifletecek bir haberle karşılaşmak, ferahlamak."Demek mahkemeye başvurmaktan vazgeçmiş, yüreğime su serpildi doğrusu, yoksa olayı hemen herkes duyacaktı."
Yürükten bağlanmak: İçten, samimi olarak sevgi ve saygı duymak.
Yürürlüğe girmek: Bir kanun ya da kararname uygulanmaya başlamak.
Yüz bulmak: Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak.
Yüz dökmek: Zorlanarak, utanmayı ve sıkılmayı göze alarak, yalvararak bir kimseden ricada bulunmak.
Yüz görümlüğü: Güveyin gelinin duvağını açarken verdiği armağan.
Yüz göz olmak: Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak, aradaki mesafe kalkmış olmak, lâubalileşmiş olmak."İyice yüz göz olduk, beni artık dinlemiyorlar."
Yüz karası: 1. Utanılacak bir durum. 2. Ailesi, çevresi için utanç verici bir iş yapmak."Ailemizin o yüz karasını hiç kimse görmeye gitmeyecek, anladınız mı?"
Yüz kızartıcı: Çok utandırıcı hareket veya durum.
Yüz tutmak: Bir şey olmak üzere bulunmak."Hava kararmaya yüz tuttu."
Yüz üstü bırakmak: Tamamlanmamış bir durumda, yarı yolda bırakmak."İşleri yüz üstü bırakıp gitti."
Yüz vermek: Her istediğini yerine getirerek şımartmak; yakınlık göstererek, hoş görülü davranarak ölçüsüz hareketler yapmasına sebep olmak.
Yüz yüze bakmak: Yakın ilişki içinde bulunup, bu ilişkileri bir süre devam etmek."Birbirimize iyi davranalım, epey bir zaman burada yüz yüze bakacağız."
Yüz yüze gelmek: 1. Birden karşılaşmak. 2. Bir araya gelmek."Bu meseleyi yüz yüze geldiğiniz zaman konuşursunuz."
Yüzde kalmak: 1. Derinleştirmemek. 2. Önemli şeyler meydana getirmemek.
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.