Hesaba (kitaba) gelmez: 1. Beklenmedik, umulmadık. 2. Sayılmayacak kadar çok, pek fazla, sayısız.
Hesaba çekmek: Bir kişiyi, bir makamı yaptığı işler üzerine açıklama ve savunma yapmaya çağırmak."Sakın oraya gitme, seni hesaba çekecekler."
Hesaba dökmek: Bir konu ile ilgili işlemlerin hesabını kâğıt üzerinde yapmak.
Hesaba katmak (almak): Bir işi yaparken ya da yürüTürken bir başka şeyi de göz önünde bulundurmak."Hasan`ı da hesaba katalım, az zorluk çıkarmayacaktır bize."
Hesabı kesmek: Alış verişi ya da ilgiyi kesmek."Dükkân sahibi, uzun zamandır borcunu ödemeyen müşterisinin hesabını kesti."
Hesabını bilmek: Boş yere para harcamamak, tutumlu davranmak."Her ev kadını hesabını bilmek zorundadır."
Hesabını görmek: 1. Alacağını ödeyip ilişkisini kesmek. 2. Cezalandırmak, vücudunu ortadan kaldırmak ya da öldürmek."Çabuk şu adamın hesabını görün!"
Hesap açmak: 1. Hesap defterinde, bir kişiye alış veriş için alacağını borcunu kaydetmek üzere bir yer ayırmak. 2. Bankada, gereğinde çekilmek üzere yatırılan para için işlem yapmak. 3. Birine kredi açmak, birine borçlanma imkânı tanımak.
Hesap etmek: 1. Kazançla gideri karşılaştırıp bir sonuca ulaşmak. 2. Düşünmek, tasarlamak, ayrıntıları gözden geçirip ihtimalleri değerlendirmek."Hesap etmeden sakın işe girişmeyin!"
Hesap görmek: Taraflarca alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek."Çok uzadı, hesap görmek için ne zaman bir araya geleceğiz?"
Hesap kitap: Düşünüp taşındıktan sonra, hesap sonunda."Hesap kitap, baktım işler kötüye gidiyor; hemen sizi çağırdım."
Hesap sormak: Bir kimseyi kanunsuz, kural dışı, ahlâka aykırı, usulsüz davranış ve sözlerinden ötürü sorgulamak, o kişiden savunma istemek."Size hesap sormak için mutlaka geri döneceğim."
Hesap tutmak: Alış verişle ilgili alacağı ve vereceği bir kâğıda ya da deftere yazmak.
Hesap vermek: 1. Herhangi bir davranışının ya da sözünün sebebini açıklamak 2. Bir işin sorumluluğunu üstlenmek."Rahat olun, bu konuda hesap vermek bana düşer."
Hesapsız kitapsız: 1. Sorumsuz, ölçüsüz, tutumsuz. 2. Deftere geçirilmeden, herhangi bir belgeye dayanmadan."Ne hesapsız kitapsız işlerin içine girmişiz de haberimiz yokmuş."
Hesaptan düşmek: Borçtan, alacaktan, hesaptan çıkarıp yok saymak."Elli bin lirayı hesaptan düşmeyi unutmadın inşallah."
Hevesi kursağında kalmak: Çok istediği, imrendiği, kavuşmak dilediği şeyi elde edememek."Pikniğe gitmek istiyorduk, yağmur yağınca hevesimiz kursağımızda kaldı."
Hevesini almak: İmrendiği, çok istediği şeye kavuşup ona doymak.
Heyheyleri tutmak (üstünde): Çok kızıp sinirlenmek.
Hık demiş burnundan düşmüş: "Her durumuyla ona çok benziyor" anlamında kullanılır.
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.