Hakkını vermek: 1. Bir şeyin lâyıkıyla yapılması için ne gerekiyorsa ondan kaçınmamak. 2. Birinin çalışmasını gereğince değerlendirmek, hakkı olan şeyi vermek."Çalıştırdığın kişinin hakkını vermek zorundasın."
Hakkını yemek: Birinin hakkı olan şeyi vermemek, onu kendisine maletmek."Dürüst ol, milletin hakkını yeme, yoksa boğazında kalır."
Hâlden anlamak: Bir kimsenin içinde bulunduğu zor durumu kavrayarak, anlayıp sezerek hoşgörülü olmak, anlayış göstermek."Dedem hâlden anlayan birisidir, bize iyi davranacağına eminim."
Hâle yola koymak: Düzenlemek, tertiplemek, iyi işler bir duruma getirmek."Hele şu işleri bir hâle yola koyalım, o zaman tatilini de düşünürüz."
Halis muhlis: Saf, katışıksız, temiz, eksiksiz, içinde yabancı madde bulunmayan."Halis muhlis bir zeytin yağı satarız biz."
Halka verir talkını kendi yutar salkımı: Kendi verdiği öğütlere kendisi uymaz.
Hallaç pamuğu gibi atmak: Bir arada, toplu bulunan şeyleri ya da kimseleri dağıtmak, parçalamak; bu yolla sağa sola, her birini bir yana atmak."Sizin takımı hallaç pamuğu gibi atacağız sahadan."
Halt etmek: Yakışıksız davranmak, uygunsuz bir söz söylemek veya kötü bir şey yapmak."Halt etmişsin, bir de utanmadan anlatıyorsun."
Ham ervah: Çiğ adam; yersiz ve yakışıksız sözleri, davranışları olan kaba kimse.
Hangi dağda kurt öldü?: Kendisinden hiç umulmayan, beklenilmeyen bir kimsenin olumlu davranışı görüldüğünde; "Nasıl oldu da böyle güzel bir iş, bir iyilik yaptı?" anlamında söylenir.
Hangi rüzgâr attı?: "Nasıl oldu da gelebildin? Hiç görünmüyordun, sen de gelir miydin?" anlamında, uzun süre bir yerde görünmeyen kimse için kullanılır.
Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: 1. Hemen her işte parmağı vardır. 2. Her işten anlar, her işe karışır ya da her işten anladığı izlenimi verir.
Hanım evlâdı: Nazlı büyütülmüş, zora gelmeyen, çıtkırıldım kimse."Amma hanım evlâdıymışsın, çekil şuradan ben yaparım."
Hapı yutmak: Kötü bir duruma düşmek, zarar ve ziyana uğramak."Hapı yuttuk desene!"
Har vurup harman savurmak: Hesapsızca, düşüncesizce harcamak; malını, parasını ölçüsüzce, bol bol harcayıp tüketmek.
Haram olmak: Bir şeyden gerektiği gibi yararlanamaz olmak."Senin yüzünü görmek bana haram oldu."
Haram para: Dinî bakımdan yasaklanmış yollardan elde edilen para."Haram parayla ekmek alınmaz."
Haram yemek: Dinî inançlara aykırı olarak kazanç sağlamak, haksız olarak bir şeye el atmak."İnsan ol, haram yemek insana kâr getirmez."
Harfi harfine: Tastamam, uygun, tıpatıp, gerçekte olduğu gibi."Söylediklerimi harfi harfine yerine getirdin mi?"
Hasret çekmek: Özlem duymak, epeydir ayrı kaldığı yere ya da kimseye kavuşma isteği içinde olmak."Yıllardır yurdumun hasretini çekiyorum."
Bu site tüm dünyada etki yaratmış sözleri aramanızı sağlayan bir arama motorudur. Sitemizde 75.000'den fazla sayıda söz bulunmaktadır. Beğendiğiniz sözleri saklayabilir ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.